6 Haziran 2012 Çarşamba

İbrahim Can ile LGBT bireyler üzerine Röportaj



İbrahim Can, Türkiye’de işlenen ilk gay namus cinayeti olan  Ahmet Yıldız'ın nişanlısı. Kendisi bu olaydan en çok etkilenen insanlardan bir tanesi. Röportajı İbrahim Bey’in Almanya’da olması dolayısıyla Skype üzerinden gerçekleştirdik. İbrahim Bey ile Ahmet,LGBTT bireyler hakkında güzel bir röportaj  gerçekleştirdik.


·         Ahmet Yıldız öldürüldüğünden bu yana  neler yaptınız?

Ahmet Yıldız öldürüldüğünden beri benim mücadelem başladı. Ahmet cinsel kimliğinden dolayı öldürüldü bu yüzden onun hakkının ve hukukunun savunulması gerekiyordu. Öldürüldüğü gecede ben yanında olduğum için basına tüm olayları ben anlatmış oldum. O günden beri de Ahmet’in hakkının aranması için elimden gelen herşeyi yaptım. Basına bildirdim,avukat tutulması gerekiyorsa onunla ben ilgilendim. Yaralanan bir bayan vardı. Onun ikna edilip olaya müdahil olması gerekiyordu çünkü biliyorsunuz ben Ahmet ile nişanlıydım ama nişanlı olmama rağmen mahkeme benim olaya müdahil olmama müsaade etmiyordu. Olayda zarar gören insanlar mahkemeye müdahil olabiliyordu. Bunlardan en önemlisi olayda yaralanan,olayla hiçbir bağlantısı olmayan, tesadüf eseri orada olan bir bayan vardı onu ikna ettim.

·         Bayanın yaralanma olayı nasıl oldu?

Ahmet Yıldız evinin önüne arabasını park etti. Park ettiği yerde tam kahvenin önüydü. Ahmet’e atılan kurşunlardan bir tanesi ona isabet ediyor.

·         Siz ikna etmeseydiniz bayan olaya müdahil olmayacak mıydı?

Bayan olaya müdahil olmaya niyetliydi. Yaralandıktan sonra hastaneye kaldırılıyor ve 10-11 gün hastanede yatıyor. Daha sonra savcılığa gidiyor şikayet dilekçesinde bulunmak için fakat savcılık ve cinayet masası bayanı ikna etmeye çalışıyor. ‘Hayır siz hiç bununla uğraşmayın,böyle pis işlere hiç girmeyin’ diye ikna etmeye çalışıyorlar. Bayan ‘hayır ben şikayetçiyim.’ diyor ve o şekilde şikayetçi oluyor.


·         Davada son durum ne?

Dava bir trajikomedi şeklinde ilerliyor. 10. duruşma görüldü ve sanki duruşmanın devam etmemesi,davanın görülmemesi için herşey yapılıyor. Okadar ağır işliyorki herşey, davayı erteliyorlar. Ahmetin babası için çıkartılacak olan arama emri gönderildi sonra mahkeme tarafından yanlış yapmışız denilip geri alındı. 4 ay sürdü arama emrinin çıkması.

·         Peki bunlar için hiçbir gerekçe göstermediler mi?

Hayır. Zaten baktık ki bu dava uzun süre sonuçlanmayacak Uluslararası Af Örgütü ile uluslararası platforma taşıyacağız bu davayı.

·         Türkiye’de ki medyanın eşcinsellere yaklaşımı nasıl?

Yeni şafak, Yeni Akit gibi muhafazakar kesim gazeteleri zaten homofobik. Beni şaşırtan büyük gazetelerde de zaman zaman homofobik yazılar görüyorum.

·         Ana akım medya da hükümete yakın olma kaygısı var çünkü

Evet aynen dediğiniz gibi. Homofobik başlıklar görebiliyorum çoğu zaman.

·         Almanyada eşcinsellere bakış nasıl?

Almanya’da LGBT  kabul edilmiş durumda. Yasal olarak birlikte yaşama hakkımız var. Yakın zamanda evlilik hakkıda verilecek tabii bir Hollanda, İspanya,İngiltere kadar değiliz ama verilecek bu haklarla Almanya’da o düzeye çıkacak.

·         Almanya’da Türkiye’deki bu sorunları dile getiriyor musunuz? Oradaki yaklaşım nasıl  Türkiye’de olanlara?

Evet burada da sık sık röportajlar veriyorum televizyon programlarına katılıyorum. Bütün yaşananları olduğu gibi anlatıyorum. Türk hükümetinin bizi korumadığından Ahmet’in ihmalsizlik yüzünden öldüğünü söylüyorum. Daha sonra o  videoları youtube’a yüklüyorum zaman zaman tehdit mesajları da alıyorum.

·         Ne gibi mesajlar bunlar?

Benim söylediğim bir söz var. ‘ellamdüllillah Müslümanım ve gayim’  tabi buna belli kesimler tarafından tepki geldi. ‘Sen nasıl hem Müslüman hem gay olabilirsin?’, ‘Müslümanlığı ağzına alamazsın!’ gibi.

·         Gay olan müslüman olamıyor muymuş?

Bende aynı şeyi söyledim. Buna kim karar veriyor. Allah beni böyle yarattı. Allah ile arama kim girebilir? Siz bunu neye dayanarak söylüyorsunuz? Hayır bir iletişim kuruyorlarda ben mi bilmiyorum. Evet ben Müslümanım ve gayim.

·         BDP nin yeni anayasa oluşum sürecinde ‘cinsel yönelim’ ve ‘cinsiyet kimliği’ ibarelerinin eklenmesi talebine MHP ve AKP nin tepkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

En çok LGBT bireyler de o çok konuşan kesimlerde var. Politikacılar eşcinselliğin tabu olduğu zamanlarda Amerika’da ve Avrupa’da kendilerine eşcinsellik ile ilgili sorulara homofobik cevaplar vererek deşifre oldular. Aynı süreci Türkiye’de gözlemliyorum. Toplumun artık eşcinsel realitesiyle yüzleşmesi gerekiyor. İnkarcı ve ikiyüzlü tavıra son vermesi gerekiyor. Bir yandan eşcinsel gelin veya damat istemeyen ailelerin diğer yandan kendi eşcinsel evlatlarını karşı cins ile evlenmeye çalıştırmalarını doğru bulmuyorum. Her iki tarafta bu durumda mutsuz ve sağlıksız bir hayat yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Eşcinseller her yerde. LGBT yasal hak ve talepler anayasada yer bulmalı. Bu bireyleri,toplumu,devleti,meclisi,hükümeti özgür kılar.

·         Sizce Türkiye de bu süreç nasıl işleyecek?

Şuan Türkiye’de yaşananları bizde Almanya’da 79 senesinde yaşadık. Sokaklarda yürüdük,sesimizi çıkarmaya,hakkımızı aramaya başladık. Bize de sokaklarda hakaretler,küfürler edildi. Türkiye’de şuan bunu yaşıyor. Yürüyüşler yapıyor,sesini duyurmaya çalışıyor. Şuan mecliste cinsel yönelimin konuşulması bile çok büyük bir adım.

·         Nefret söylemi üzerine son zamanlarda çalışmalar gündeme gelmeye başladı. Özellikle Hrant Dink Vakfının lgbt bireyleri de kapsayan çalışmaları var. İnceleme fırsatınız oldu mu?

Hayır olmadı ama hemen not alıyorum en kısa zamanda inceleyeceğim.

·         Üzerine çok konuşuldu çok söz söylendi ama Zenne filmi ile ilgili söylemek istediğiniz birşey var mı?

Evet bu konuda çok şey söyledim. Filmi izlemeden önce çok sert bir açıklama yaptım filmin karakterleriyle Ahmet’in filmde yansıtılış biçimi ile ilgili. Filmi izledikten sonra baktım ki açıklamam sert falan değil daha sert açıklamayı hak eden bir film. Zenne karakteriyle Ahmet’in hiçbir alakası yok. Ahmet o filmde Zenne karakterine yama yapılmış.

·         Ahmet’in olayının daha büyük kitleler tarafından duyulmasında etkili olmadı mı film?

Ahmet’in öldürülmesi filmden önce oldu ve ben duyulması için basını sürekli meşgul ediyordum zaten evet belki duymayanlarında duymasını sağlamış olabilir ama ondan çok şöyle avantajları oldu. Ahmet sayesinden filmlerinin tirajını yükselttiler,para kazandılar,ödüller aldılar. Ben Mehmet Binay ve M. Caner Alper ikilisine cani diyorum. Ahmet’in ailesine gay olmasını söylemesi için çok baskı yaptılar ve Ahmet de onlardan etkilenerek babasına gay olduğunu söyledi.

·         Sizde Ahmet için bir kitap yazmayı veya film cekmeyi düşünüyor musunuz?

Bir kitap yazmayı istiyorum. Bunun içinde notlar tutuyorum. Roman yazmak istiyorum tabii ki gerçeği yansıtır şekilde olacak bu roman. Roman yazmak farklı birşey biliyorsunuz ki notlarımı tuttum herşey hazır aslında ama birinin bunu roman haline getirmesi gerekiyor. Sizin tanıdığınız bir yazar varsa bana yardımcı olabilirsiniz.

Sevil Aktan

31 Mayıs 2012 Perşembe

röportaj hakkında ön bilgi

Türkiye'nin ilk eşcinsel töre cinayeti olan Ahmet Yıldız cinayetini en derin yaşayanlardan nişanlısı İbrahim Can ile yaptığım röportajı düzenlemeleri bittikten sonra(en kısa zamanda) blogumda yayınlayacağım.

Esra Arsan'ı okulumuzda görmek istiyoruz

Esra Hoca'nın Bilgi Üniversitesinden kovulmasıyla ilgili birçok şey söylendi. Yeni akit'te çıkan haberlerden dolayı kovuldu,dekanla ters düştü, zaten disiplin kurulundaydı gibi birçok şey söylendi. Henüz resmi bir açıklama gelmese de biz Esra Arsan gibi kaliteli bir akademisyenin okulumuzda eğitim vermesini istiyoruz. Bu sebep ile yarın rektörlük binasında Esra Arsan için toplanılacak.

29 Mayıs 2012 Salı

Kürtaj yasası

Recep Tayyip Erdoğan gündemi şimdide 'kürtaj cinayettir' sözleriyle meşgul ediyor. yaptığı açıklamada sezeryan ile doğuma karşı olduğunu kürtajında bir cinayet olduğunu söylemişti. Şimdi ise kürtaj yasası çıkartılacağını dile getiriyor.Recep Tayyip Erdoğan. Kürtajdan önce sorulması gereken bazı sorular var: Uludere, babası tarafından satılan,diri diri toprağa gömülen kızlar cinayet değil de nedir? Kürtaj kararı ülkenin başbakanına değil kadının özgür iradesine bırakılacak bir konudur.

25 Mayıs 2012 Cuma

Beyoğlu Sokağa Taşınıyor

Yazın yaklaşmasıyla birlikte Beyoğlu'ndaki masa yasağı tekrardan gündeme geldi. Beyoğlu belediyesi  masa yasağında yumuşadı ve 'kentsel dönüşüm' projesi kapsamında binalarını yenileyen,güzelleştiren işletmelere masalarını dışarı çıkarma izni vermeye başlamış. kafepi Group markasıyla Beyoğlu'da birçok işletmeye sahip olan Engin Yaşar masaların dışarı çıkartılacağı sinyalini vermiş.

18 Mayıs 2012 Cuma

'100 çocuk 100 gönüllü'

Geçenlerde Bilgi Birikim kulübünün düzenlediği '100 çocuk 100 gönüllü' projesi kapsamında çocuklar, Çocuk Esirgeme yuvalarındandan bizi ziyarete Santral kampüsüne geldiler. Tüm gönüllüler bir arkadaşımızı aldı ve onlar için hazırladığımız aktiviteler ve sevdikleri yiyeceklerle güzel birkaç saat geçirtmeye çalıştık. Yaptığımız bu etkinlik sonucunda harika bir çocukla tanışmış oldum ve yine bu etkinlik sayesinde zaman buldukça onları ziyarete gitmeye başladım.

9 Nisan 2012 Pazartesi

31. İstanbul Film Festivali

31.İstanbul Film Festivali  31 Mart-15 Nisan arasında Beyoğlu'nda Atlas, Fitaş 1 ve 4, Pera Müzesi, Nişantaşı'nda CityLife (City's) ve Kadıköy'de Rexx sinemalarında gösteriliyor. 200'ün üzerinde filmin yanı sıra ünlü konukların katılacağı söyleşi ve atölye çalışmaları, sinema dersleri, ustalık sınıfları, konser ve partilerle devam edecek. http://www.cnnturk.com/2012/kultur.sanat/sinema/03/31/31.istanbul.film.festivali.basladi/655406.0/index.htmlfilmlerin gösterilmeye başlanması ardında sinema eleştirmenlerinden yorumlar gelmeye başladı. Film eleştirmenleri 'Faust' filminde hemfikir oldu.http://www.ntvmsnbc.com/id/25337527/ Festivalde gösterilecek olan oscarlı oyuncu  Jean Dujardin filmi olan  'Les Infidèles' (Sadakatsiz) adlı komedi filminin afişleri   kadının insan haklarını ihlal ettiği ve kadını aşağıladığı için kaldırılmasına kaldırıldı.http://www.ntvmsnbc.com/id/25321052/ Film gösterimlerinin yanı sıra  2011–2012 sezonunda yapımı tamamlanan 12 film, Ulusal Altın Lale ödülü için yarışacak.http://sehir.ekolay.net/haberdetayV2.aspx?pid=2925&hid=1011982&page=31--%C4%B0stanbul-Film-Festivali-Program%C4%B1&pageno= Festivalde bilet fiyatları ise öğrenci ve tam olarak    değerlendiriliyor. Lale kart sahiplerinin ise ön satış ve indirimli olma şansına sahip oluyorlar. bilet fiyatları şöyle:http://blog.milliyet.com.tr/31-istanbul-film-festivali-31-mart-15nisan/Blog/?BlogNo=355949 

2 Nisan 2012 Pazartesi

Red Hot Chili Peppers Santral İstanbul'da

Sabah uyanınca ilk işlerimden biri twitter'a girmek olur. Bu sabah yine uyanıp twitter'a girdiğimde Santral İstanbul'un  TT oldugunu gördüm. Red Hot Chili Peppers 8 eylül'de Santral İstanbul'a geliyormuş.https://twitter.com/#!/search/%22Santral%20%C4%B0stanbul%22
Haber, gazeteler tarafından doğrulanmış.http://www.ntvmsnbc.com/id/25335918/ Grubun hayranları bu habere çok sevinirken,Santral İstanbul'da sahne alacak olması bilgi'lileri ayrı bir memnun etti.

7 Şubat 2012 Salı

santralsözlük ve bilgi üni. öğretim üyesi karşı karşıya

haber vesairenin haberine göre santral sözlükte hukuk fakültesi öğretim üyesi yrd.doç.dr Lamş Bertan Tozuklu hakkında 'antipatik adam' yorumu öğretim üyesini tepkisini çekmiş ve suç duyurusunda bulunacağını söylemiş. Bunun üzerine habervesaire'nin her iki taraflada yaptığı görüşmeler şöyle: medya ve iletişim sistemleri öğrencisi olan sitenin kurucusu Serdar Cevher “Şahsi kanaatimce Sayın Tokuzlu’nun şikayet ettiği iki girdide de hakaret unsuru yoktu. Ancak içlerinden birinin [mavi tulumlu tesisatçı] her ne kadar hakaret içermese de hoş olmayan ifadeler taşıması ve karşı tarafın üzülmesine sebep olabilecek olması nedeniyle, bir yandan da iyi niyetimizin göstergesi olması amacıyla silinmesinin uygun olacağına kanaat getirdim ve hemen bu girdiyi silerek Sayın Tokuzlu’ya konu hakkında bilgi verdim. 

“Öte yandan ikinci girdinin niçin şikayet edildiğini anlamıyorum. Birinin, bir diğeri hakkında ‘antipatik’ yazmasının suç olup olmadığını, böylesi bir davranışın suç olarak değerlendirilmesinin doğru olup olmadığını gerçekten merak ediyoruz. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Mikael Boz’un fakülte dekanı hakkında Ekşi Sözlük’te yazdıkları nedeniyle başına gelenler ortada. Bu nedenle herhangi bir adım atmadan önce ‘aman başımıza bir iş gelmesin’ psikolojisiyle hareket etmek kaçınılmaz oluyor. Ancak bu psikolojiyle hareket etmek de, bir noktadan sonra yazarların ifade özgürlüğünün sınırlarının keyfi olarak daraltılması anlamına geliyor. Yazılan girdiyi hukuksal dayanağı olmayan sebeplerle kaldırmayacağız.” dedi. buna karşılık öğretim üyesi ise  HaberVs’nin görüşme talebini e-posta mesajıyla yanıtlayan ve şehir dışında olduğunu belirten Lami Bertan Tokuzlu Santral Sözlük’e yaptığı başvuruyu doğruluyor: 

“İki ayrı giriş söz konusuydu. Bunlardan birisini sildiler. Ama silinmiş olması suçun işlenmedigi anlamına gelmiyor. Site yönetimi, aynı kişinin yolladığı ilk mesajı silmemekte ısrar ediyor. Çarşamba akşamı döndüğümde hâlâ silinmemiş olursa savcılığa gidecegim. Hukuk öğrencilerinin dahi, insan onuru konusunda bu kadar duyarsız olmasını son derece düşündürücü buluyorum. İşimizi gereği gibi yapamamışız.” dedi.

15 Ocak 2012 Pazar

Beyoğlu'nun tadı kaçıyor

Emek Sineması'yla gündeme gelen AVM projesinin hayata geçmesiyle 1944’ten beri Cercle D’orient'da hizmet veren İnci Pastanesi de kapanacak.
Daha çok Emek Sineması’yla gündeme gelen ancak Beyoğlu’nun tarihi yapıları Cercle D’orient (Serkildoryan),İsketinj Apartmanı,Melek Apartmanıİpekve Rüya Sineması’nı kapsayan restorasyon projesiyle ilgili tartışmalar 2012’yi de meşgul edeceğe benziyor. 

Mülkiyeti Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) ait olan bina grubunun restorasyonu gerçekte 1993’ten beri konuşuluyordu. Tartışmaları hızlandıran gelişme ise İstanbul 9. İdare Mahkemesi 12 Mayıs 2010’ta “uygulanması halinde telafisi güç ya da imkansız zarar doğuracak nitelikte olduğu” gerekçesiyle durdurduğu restorasyon projesini, bilirkişi raporunu gerekçe göstererek 1 Aralık’ta bozmasıydı.

Uzun süredir sessiz kalan proje sahipleri de yavaş yavaş fikirlerini beyan etmeye ve projeye getirilen eleştirileri cevaplamaya başladı. Ancak cevaplar, Emek Sineması ve diğer yapıları kapsayan proje için dile getirilen endişelere yanıt vermekten uzak görünüyor. 

Örneğin, projeyj yüklenen Kamer İnşaat’ın ortaklarından Levent Eyüboğlu, kamuoyunun tepkisini dikkate alarak projeye talip olan İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) başkanı Bülent Eczacıbaşı’na yönelik şunu söylüyor: “İlk yapacağımız iş, projemizi Bülent Bey’e de anlatmak olacak. Anlatalım, o da bir rahatlasın diye düşünüyoruz.”  (Radikal, 12 Ocak 2012)

Eyüboğlu, Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda ise bu ana kadar konuşmamış olmalarını “konunun yargıda olmasına” bağlıyor. Yine Eczacıbaşı’na yönelik “Şimdiye dek Beyoğlu’nda yapılan en korumacı projeyi yaptığımızı anlayınca kendisi de bizi destekleyecektir. Açıklamasını da bir işadamı olarak bilgi eksikliğinden yapılmış bir açıklama olarak görüyorum. Zaten öbür türlü etik değil. Bütün izinleri aldık. Durum, önerdikleri gibi 6 ay bekleyelim, ondan sonra proje üretiriz diyecek bir noktada değil. Bu projeyi daha fazla bekletirsek bir-iki sene sonra yıkıntılar üzerinde hep beraber ‘Emek yıkılmasın’ deriz.” (Cumhuriyet, 10 Ocak 2012)

Levent Eyüboğlu aynı röportajda artık tartışılacak bir durum olmadığını, ürettikleri projenin bilimsel, kültürel, tarihi altyapısını oluşturduklarını ve onay da aldıklarını söylüyor. Bu noktadan sonra tartışılacak tek şeyin işletmeyle ilgili olacağını, buna açık olduklarını söylüyor. 

Hukuki süreç tamamlanmış değil.  Ancak Kamer İnşaat, inşaat ruhsatı için başvurmaya hazırlanıyor. Eyüboğlu’na göre inşaat 4 ile 9 ay arasında başlayabilir. 

HaberVs, kamerasını, söz konusu projenin hayata geçmesiyle birlikte İstanbul ve Beyoğlu’nun yitireceği bir başka değerine, 1944’ten bugüne Cercle D’orient binasında hizmet veren İnci Pastanesi’ne çevirdi. 
 habervesaire

14 Ocak 2012 Cumartesi

Muhafazakâr kesimin davranış bilimleri uzmanı Sema Maraşlı'nın ilginç sözleri !


 Eskiden “azılı bir feminist” olduğunu belirten Maraşlı, artık kendini “antifeminist” olarak tanımlıyor ve “Erkekle kadın doğuştan farklı yaratılmıştır. Allah kadınları şefkatli ve teslimiyetçi yaratmıştır. Erkekleri ise güç, iddia ve başarı üzerine yaratmıştır. Allah dışında kâinatta her şey zıtlığı ile var. Beyaz-siyah, yer-gök gibi, kadın-erkek de bu zıtlıkla yaratılmıştır. Bizim bu zıtlığı bozmamamız gerekir” diye konuşmuş. Birde internet sitesi üzerinden “evlilik okulu” dersleri de veren Maraşlı’nın kadınlara ve erkeklere tavsiyelerinden bazıları söyle: Kadın haklarını unutun. Kadın ve erkek insan olarak eşittir, fakat hak ve görevlerde eşit olamazlar.

“Sen de erkeğin yaptığı her şeyi yapabilirsin” diye verilen gazla kadınlar lüzumsuz yere havalandılar. Fakat kanatla değil, gazla uçunca yere çakılmak da uzun sürmüyor.
Kadın gibi kadın ol. Kadınlar erkek gibi davranmaya başladı. Dışı kadın, içi erkek. Kadının fıtratında bulunan cilve, işve, sezgi, kurnazlık gibi kadınsı davranışlar, günümüzde okumuş ve çokbilmiş pek çok kadın tarafından bayağı ve basit bulunmakta. Oysa kadın, kadın gibi davranmadığında erkek de nasıl davranacağını şaşırıyor.
Eşine saygılı davran. Eşini değiştirmeye çalışma, kendin değiş. 
Bu sözleri söyleyen isminin başında davranış bilimleri uzmanı yazan bir kadın! Bu kadın internet üzerinden 'evlilik okulu' dersleri veriyormuş. Eğitilmemiş ve yararlı bir şeyler öğrenmeye bunları daha iyi daha sağlıklı bir aileye sahip olmak için uygulamak isteyen birçok kadın olduğunu düşünüyorum. Bu kadınlar doğal olarak en kolay ve en ucuz yol olan interneti tercih edeceklerdir. peki doğrusu bu mudur? Kadınlarımızın kendini eğitmesini ve geliştirmesini engelleyecek zihniyetlere kavuşturmak,onların yetiştireceği kız çocuklarına bunları aşılamasına sebep olmayacak mı?


7 Ocak 2012 Cumartesi

Basın özgürlüğünün geldiği nokta!

Ahmet Şık gazeteci,yazar,hocamız... Bütün bu sıfatları alabilir ama terör örgütüne yardım etmek! işte bu sıfatı alamaz. Gerçekleri iktidarın hoşuna gitmeyecek kadar açık ve net bir şekilde söylemekse eğer terör örgütüne yardım etmek belki o zaman suçlamayı kabul eder Ahmet Şık.Ülkemiz öyle bir dönemden geçiyor ki iyi olan haksızın,doğrunun yanında olan işini hakkıyla yapan yani 'ülkenin böyle adamlara ihtiyacı var' dediğimiz insanlar bir bir alınıyor elimizden. Kimisi işinden kovuluyor - Ece Temelkuran gibi- kimisi içi doldurulamamış sebeplerle içeri alınıyor Ahmet Şık gibi... Geçenlerde Ahmet hocamızın odatv davasında yaptığı savunmasını okuma şansım oldu. O kadar açıklayıcı,net bir şekilde savunmuş ki kendini işte gerçek gazeteci bu dedim kendi kendime ve heyecanla tahliyesini beklerken 'adaletimiz' yine yanıltmadı bizi. Bir sözü vardı ahmet hocamızın beni etkileyen: 'gördüğünüz gibi kitapla gelmedim patlar matlar diye.' Basın özgürlüğünün,insanın haber alma gibi temel haklarından birinin nasıl kısıtlandığını bundan iyi anlatacak bir söz yoktur heralde. İşte geldiğimiz nokta bu...